NATO’nun eski Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, anılarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a özel bir bölüm ayırarak, Türkiye ile olan ilişkilerinden önemli kesitler paylaşıyor. Stoltenberg’in kaleme aldığı bu anılar, NATO’nun zorlu dönemlerinde yaşanan siyasi ve diplomatik süreçleri gözler önüne sererken, Erdoğan ile yaşanan samimi ve zaman zaman gerilimli diyalogları da detaylarıyla anlatıyor.
Stoltenberg, Türkiye’nin NATO için kritik bir müttefik olduğunu sıkça vurguluyor. Özellikle bölgesel güvenlik meselelerinde Türkiye’nin stratejik konumunun önemi büyük. Anılarında, Erdoğan ile yürüttükleri zorlu müzakerelere ve karşılıklı anlayış çabalarına geniş yer veriyor. Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik sürecinde yaşanan görüşmelerdeki pozisyonu, bu ilişkinin en çarpıcı noktalarından biri. Stoltenberg, bu dönemde yaşanan fikir ayrılıklarına rağmen ittifakın bütünlüğünün korunmasının öncelikli olduğunu belirtiyor.
Bir diğer dikkat çekici bölümde ise Erdoğan ile gerçekleşen baş başa görüşmelerden anılar paylaşılıyor. Stoltenberg, Erdoğan’ın kendisine kahve teklif ettiği ama esprili bir şekilde “O kadar ucuz değilim” cevabını verdiğini aktarıyor. Bu anekdot, liderler arasındaki diyaloğun samimi ve sıcak yönlerini yansıtıyor. Ayrıca, Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri operasyonlar sırasında gerçekleşen görüşmelerde Erdoğan’ın ortama getirdiği mısır koçanları ve közlenmiş kestanelerle, sert siyasi tartışmaların nasıl yumuşadığı da anıların dikkat çekici detayları arasında.
Stoltenberg, 2015 yılında Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrası NATO içinde yaşanan tartışmalara da değiniyor. Türkiye’nin sert duruşu karşısında bazı NATO ülkelerinin temkinli yaklaşması, ittifak içindeki karmaşık ilişkilerin göstergesi olarak öne çıkıyor. Bu dönemde Almanya’nın Türkiye’ye olan tutumundaki ihtiyatlı yaklaşım özellikle vurgulanıyor.
Anılarında ayrıca dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Erdoğan hakkındaki sözlerine de yer veriyor. Trump’ın “Türkiye’nin harika yanı, Erdoğan ne isterse söyleyebilir, onu kontrol eden kimse yok” ifadeleri, Erdoğan’ın liderlik tarzının dış politikadaki yansımalarını ortaya koyuyor. Stoltenberg bu yorumun, NATO içindeki dinamikleri nasıl etkilediğine dair değerlendirmelerde bulunuyor.
Genel olarak Jens Stoltenberg’in anıları, sadece bir siyaset ve diplomasi kitabı olmanın ötesinde, dünya siyasetinin kritik aktörlerinin insani yönlerini ve arka plandaki ilişkilerini anlamak için önemli bir kaynak niteliğinde. Erdoğan ile olan ilişkisinin detayları, iki lider arasındaki diplomatik nezaket ve bazen de çatışmaların perde arkasını gözler önüne seriyor. Bu anılar, NATO’nun zorlu dönemlerinde Türkiye’nin rolünü ve Erdoğan’ın liderliğinin uluslararası arenadaki etkilerini daha iyi kavramak isteyenler için değerli bir referans sunuyor.







