Gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalına yönelik olarak Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından verilen süre sınırı, medya dünyasında geniş yankı uyandırdı. Kurulun 27 Mart tarihli toplantısında aldığı karar uyarınca Altaylı’ya ve bağlı olduğu yayın platformuna, “isteğe bağlı internet ortamından yayın lisansı” almak üzere 72 saatlik süre tanındı. Sürenin sonunda başvuru yapılmaz ya da lisans ücretinin ödenmesi gerçekleştirilmezse, erişim engeli gibi yaptırımların devreye girebileceği duyuruldu.
Kurulun açıklamasında, 6112 sayılı Kanun’un 29/A ve 33. maddeleri çerçevesinde, lisans başvurusu yapılmaması halinde Sulh Ceza Hâkimliği’nden içerik çıkarılması ve/veya erişim engeli talebinde bulunulabileceği ifade edildi. Başvurunun ve ücret ödemesinin yapılmaması durumunda, kanal için üç aylık yayın izni uzatma hakkı da bulunuyor.
Altaylı ve avukatlarının itiraz başvurusu üzerine, Ankara 6. İdare Mahkemesi “tek başına idari davaya konu edilemez” gerekçesiyle davayı reddetti. Bu karar, hem Türkiye’de internet yayıncılığına dair denetim mekanizmalarının işleyişi anlamında hem de basın‑özgürlük ilişkisi açısından dikkat çekici bulundu.
Bu gelişme, özellikle sosyal medya ve dijital yayın platformlarının düzenleme kapsamında yeniden tartışıldığı bir dönemde yaşanıyor. RTÜK’ün bu hamlesi, YouTube gibi videopaylaşım ağlarında içerik üreten yayıncılar için yeni bir uyum sınavı olarak yorumlanırken, medya çevreleri sürecin erişim ve ifade özgürlüğü boyutunu da değerlendirmeye aldı.







