Dijital dünyanın en büyük imgelerinden biri olan Meta Platforms, dünyanın dört bir yanındaki teknoloji devleriyle birlikte antitröst (rekabet) yasalarıyla karşı karşıya kalıyor. ABD’de uzun süredir süren davada, şirketin geçmişteki büyük satın almaları —Instagram ve WhatsApp— “rakiplerini ortadan kaldırma ve pazar hâkimiyeti kurma” stratejisinin bir parçası olarak görülüyordu. Ancak mahkeme, Meta’nın günümüzde tekel konumunda olduğuna dair yeterli kanıt bulunmadığına karar verdi.
Bu karar, teknoloji ve rekabet hukuku açısından tarihi bir dönemi işaret ediyor. Hakim, Meta için önerilen “Instagram ve WhatsApp’ın ayrılması ya da satışa çıkarılması” cezasını reddetti ve şirketin, sosyal medya mecralarında hâlâ yoğun rekabet altında olduğunu belirtti. Yargıç, özellikle TikTok ve YouTube gibi büyük rakiplerin varlığının Meta’nın tekelcilik iddialarını zayıflattığını ifade etti.
Bir döneme damga vuran “buy or bury” (satın al ya da göm) stratejisi tartışmaları yeniden gündeme geldi. Davanın savcısı kurumun “Meta, rakiplerini ya satın almak ya da sistem dışı bırakmak suretiyle büyüdü” iddiasında bulunurken, şirket savunmasında bu dev alımların kullanıcılar ve iş dünyası için fayda sağladığını öne sürdü. Sonuçta mahkeme, Meta’nın büyüme stratejisinin otomatik olarak tekel oluşturduğu anlamına gelmediği kanaatine vardı.
Bu gelişme sadece Meta için değil, tüm teknoloji dünyası için bir işaret niteliği taşıyor. Çünkü dünyanın en büyük ekonomilerinde teknoloji şirketlerine yönelik baskılar artarken, bu karar “Bugünün dijital pazarı gerçekten hâlâ tekelleşmiş durumda mı?” sorusunu yeniden gündeme taşıdı. Önümüzdeki süreçte şirketlerin yapılan alımları ve birleşmeleri çok daha yakından izlenecek.
Kararın ardından Meta hisselerinde kısa süreli bir dalgalanma yaşanırken birçok yatırımcı ve sektör analisti bu sonuçla birlikte şirketin stratejik özgürlüğünün yeniden teyit edildiğini yorumladı. Ancak kararın başka bir yönü de gözden kaçmıyor: Meta hâlâ yalnız değil. Veri gizliliği, reklam gelirleri, çocuk güvenliği ve ulusal güvenlik gibi alanlarda pek çok farklı soruşturma ve düzenleyici sürecin muhatabı olmayı sürdürüyor.
Sonuç olarak, bu karar Meta açısından büyük bir zafer olarak görülse de dijital ekosistemdeki rekabetin sınırlarını kesin şekilde belirleyen bir çizgi çekilmiş değil. Teknoloji devleri için bir dönüm noktası niteliği taşıyan bu gelişme, kullanıcı sayısı milyarları aşan platformların yönetiminde hangi stratejilerin kabul edilebilir olduğu konusunda ışık tutuyor.
